DÜNYADA OLANLAR VE OLANLARA KARŞI SEYİRCİ KALMAMAK
Selamünaleyküm gençler, bugün ki yazım genel bir yazı olacak. Herkese düşen görevlerden bahsedeceğiz. Dünyada olan olaylara seyirci kalmamanın yollarını bulacağız. Hep beraber birşeyler yapacağız. Hep beraber…
Kainatın veya dünyanın insanla özdeşleşen birçok yanı vardır. Biz de fikir olarak sıkıştığımızda bunlardan yardım almalıyız. Misal: insanın kalbi olduğu gibi dünyanın da kalbi vardır. Bunları iyi, hayra koşan insanlar oluşturur. Birçok kişinin işini yapmak zorunda kalırlar. Birilerinin yapmadığı her görev bu insanlara yüklenir. Ve bu insanların yetmediği yerde kan bazı yerlere ulaşamaz. Elimizi ayağımızı en önemlisi de aklımızı kaybederiz. Şuan dünya aklını kaybetmiş durumda. Çok büyük buluşlar oluyor, çok ilerliyoruz (!), akıl almaz şeyler yapıyoruz çünkü aklımız zaten birşey almıyor. Birşeyleri yaparken iyi niyetli yapmadığımızda, bize beladan başka birşey getirmiyor. Aklını kaybedip bilime tapan insanların olduğu bu dünya da, her gün hastaların, ölülerin, hastalıkların, savaşların artmasının sebebi de bu olsa gerek. Bazen ise iyi insanlar olduğu halde sessiz kalıyorlar . Sadece ben varım ne yapabilirim mantığı ile işlerin ucundan tutmayıp köşesine çekiliyor. Eğer bu insanlardan isek yeteneklerimizi keşfedip bunlar ile ürünler vermeye başlayalım. O zaman bu işin tadına varacağız inşaallah.
Biraz daha özele inersek, Türkiye ye gelirsek, kilidi Cemil Meriç ile açacağız. Dediği gibi “Bu memlekette sağcı solcu, ilerici gerici yoktur, bu memlekette namuslu ve namussuzlar vardır. Siz namuslulardan olun.” Bugün siyaset sahnesinden tutun ki tiyatro sahnesine kadar bu anlayıştan yoksun olmamız bizi parça parça gösteriyor. Taif de taşlandığı halde, belki bunların çocuklarından biri La ilahe illallah der diye Cebrail in teklifini kabul etmeyen Efendimizin (sav) ümmeti olarak bunları anlayamıyoruz, ders çıkaramıyoruz demektir. En ufak kötülük gördüğümüz kişiyi silmemiz siyeri anlamadığımızın da delilidir. Gençler olarak siyasete hakim olmalıyız ama siyaset bize hakim olmamalı.
Şimdi son olarak da kendimize iniyoruz ve kalbimize dönüyoruz. Eleştiriyi çok seven bir millet olarak eğer eleştiri oklarını kendimize çevirir isek inanın birçok şey değişecek. Kalbimizi düzelterek, kötüye geçit vermeyip sürekli iyiler ile olarak. İyilik yaparak çok basit bir şekilde dünya değişecek. Bu konuda birçok konferans veriliyor , yayın yapılıyor ama iş bu kadar basit işte, zorlaştırmayalım. Önce kendiniz değişeceksiniz. Sonra kendinizi bi anda iyi insanlar arasında bulacaksınız. Bu insanlarla beraber, çevrenize adeta nefes aldırmayıp gül atacaksınız. Sonra bir halka kuracaksınız . Sürekli seni merak eden dostların olduğu bir halka. Bağlarınız çok güçlenecek. Halkanızı gören gelecek ve halka büyüyecek. Önce okulunuzun değiştiğini göreceksiniz. Sonra hedefleri büyüteceksiniz. İlçe, il, Türkiye… Türkiye gibi bir kalenin sağlam olması demek dünyanın kalbinin sağlam atması demektir. Yani kendi kalbinizin sağlam olması demek dünyanın sağlam olması demektir. Ve inanın tek ihtiyacımız kendi kapımızın önünü süpürmek, bu kadarcık bir sorun…
YAZAR:Muhammed Necdet ÖZCAN
Cerrahpaşa Tıp Fakültesi