Beyza EROĞLU
Başroldesiniz çünkü mezuna kaldınız! Önünüzde uzun bir süreç var hem de bu uzun süreç; 12 yıllık bir alışkanlığınızın, bütün vaktinizi ve hayatınızı adadığınız okulunuzun olmadığı, ayaklarınızın yere daha sağlam bastığı çünkü yaşınızın bir yetişkinlik ifade ettiği bir süreç.
Bu süreçte yapacağınız ilk şeylerden biri mezuna kalmanın “üniversiteye yerleşmemek ve bir sene daha sınava hazırlanmak” demek olduğunu idrak ederek diğer söylemlere kulak asmamak olmalı.
Bir yıl kaybetmek…
Yerleşememek (!) biri bunun kendi tercihimiz olduğunu söyleyebilir mi?
Bir sene daha o kadar çalışabilecek misin ki…
Ya bu sene de olmazsa o zaman ne yapacaksın? daki belirsizlik falan filan. Bunlar gerçek anlamlar bile değil.
Üzerine konuşacağımız şey kesinlikle bu olmamalı.
Tercih yapmadınız çünkü istediğiniz bölüme giremediniz.
Tercih yapmadınız çünkü istediğiniz okula giremediniz.
Tercih yapmadınız çünkü daha iyisini yapabileceğinizi biliyorsunuz.
Tercih yapmadınız çünkü gerçekten neler başarabileceğinizi deneyip görmek istiyorsunuz.
Haklısınız.
İstemediğiniz bir bölümde okumak sadece dört yıl sevmeyeceğiniz bir şeyler öğrenmek demek değil. Neredeyse 30 yılınızı adayacağınız, ileride bir aile kurduğunuzda geçiminizi sağlayacağınız bir meslekten bahsediyoruz. Evet mezun arkadaşlarım içinizi rahatlatmak istiyorum çünkü geçmişi, bir başarısızlık bir hayal kırıklığı olarak hatırlayıp, baş koyduğunuz bu yoldaki inancınızı yitirmemenizi istemiyorum çünkü bir hatayı ancak onu bir daha yapmayarak düzeltebilirsiniz.
Zaman kaybı değil, hayallerimizdekine yaklaşmak için fedakarlık yapılmış bir sene olarak düşünelim.
“aptalların zaman kaybı dediği şey, çoğu zaman en iyi yatırımdır.” Demiş Nassim Nicholas Taleb.
İyi bir diploma, iyi bir yatırım.
İyi bir meslek, iyi bir gelecek.
Mezuna kalıp, başarılı olmanın yollarına Nicholas Taleb’in ‘çoğu zaman’ diye belirttiği yerden anlatmaya başlayayım. Neden her zaman dememiştir?
Çünkü zamanını doğru değerlendiremeyen azınlıklar, kaideyi bozmasın diye istisna olarak belirtilmiş.
Merak etmeyin biz bu istisnanın örneği olmamak için çalışacağız.
Bu arada gökyüzündeki en parlak yıldızın kutup yıldızı olduğunu sananlardansanız size üzücü bir haberim var: onun daha doğrusu onların adı SİRİUS. Sonsuz karanlıkta, milyar ışık yılı uzaktan bile gözükecek kadar kuvvetli bu en parlak yıldız aslında üç yıldızın birleşerek oluşturduğu bir kümeymiş. Üç tane yıldız.
O yıldızların benim için özel bir anlamı var.
İlki, yazıma başlarken bahsini ettiğim ‘İNANÇ’
İkincisi, alıntı yaparken anlattığım ‘ZAMANI İYİ KULLANMAK’
Sonuncusu da size söyleyeceğimden daha haberinizin olmadığı, ‘ÇALIŞMAK’
Bu üç elemanlı kümenin ne kadar büyük bir devrimi simgelediğini fark ettiniz değil mi? Diğer yıldızlardan bir farkları var…
Biliyorum gerçekten kötü bir sene geçirdiniz ve aynı stresi yaşayacağınızı düşünüyorsunuz. Belki yaşayacaksınız ama bu karanlığı bölecek bir zaferiniz olabilir. O zaman bu uzun sürecin sonundaki sizi hayal edin. Sahip olmadığınız şeyleri değil, çalıştıktan sonra sahip olacaklarınızı aklınıza getirin.
İNANÇ, pasaportunuz gibidir. O olmazsa asla yer değiştiremezsiniz.
ZAMANI değerlendirmek, uçak saatinize kadar bavulunuzu hazırlayıp uçağa yetişmek gibidir.
ÇALIŞMAK, uçağa bindiğinizde geride telefonunuzu, paranızı yanınıza aldığınızdan emin olmak gibidir. İçinizi rahat tutar.
“çalışmak… çalışmak… çalışmak…” demiş Sakıp Sabancı. Eğer bir ispat, iyi bir örnek isterseniz onun hayatına bakın. Bakmaya gerek bile yok, herkes ne olduğunu biliyor ya!
Eminim puanına razı olup, hiç hayal etmediği bir bölümde, şehirde okuyan arkadaşlarınız vardır. Sizde o yerde olabilirdiniz ama bunu seçmediniz. En büyük kararlar, böyle büyük yol ayrımlarında verilir. Siz o kararı verdiniz. Eğer doğru karar vermiş olmak istiyorsanız, karanlıkta kaldığınızda başınızı yukarıya kaldırın.
“her gün yeni bir şey öğrenin, özellikle diğerlerinin deneyimlerinden” demiş John Bogle. Anladınız siz…
Biraz geçmişe dönüp, ilkokuldan lise hayatıma kadar olan süreçteki öğretmenlerimizi hatırladım bugün. Büyük resme bakınca, ayrıntılarda kaybolmuş o insanların verdiği anahtar kelimeler anlamlı bir bütün oluşturuyor.
Bir dershane öğretmeniz ilkokulda şey derdi:
“Kafaya tokadan başka bir şey takmayın çocuklar.” Bu inanç, bu özgüven nasihatiymiş aslında. “şapka takıyoruz.” Diyen çocuk da güzel bir ayrıntıydı.
Fen hocamız Edison’un 1000 deneyden sonra bulduğu ampulü anlatırken de inançtan bahsediyordu, çalışmaktan bahsediyordu.
Şimdi mezuna kaldım ve bir dershanede yeniden hazırlanıyorum. Matematik hocamız ilk ders bize şöyle dedi:
“çocuklar, mezuna kaldınız. Bunun çok iyi bir tarafı var, çok zamanınız var. ama bir de bunun dezavantajı var çünkü çok zamanınız var.”
Demek istediğini algılamak saniyelerimizi bile almadı, çünkü çok haklıydı.
Zamanı değerlendirmek bize kalmış bir şey. Çok çalışabiliriz ama eğlenedebiliriz.
Öyle.
Zaman iyi bir arkadaştır. Yaralarımızı sarar, acımızı hafifletir.
Zaman kötü bir arkadaştır. Özlemi hayatımıza sokar, beklemeyi öğretir.
Her şey, her kavram içinde zıttını taşır. Zıttıyla yaratılmıştır.
O yüzden bütün kararların ve bu kararların sonucunda elinize geçecek sonucun sizin ellerinizde olduğunu unutmayın.
Eğer inanırsanız, zamanı iyi değerlendirirseniz, çalışırsanız; parlarsınız, yön gösterirsiniz ve adınız sadece yıldız olmaz.
Mezuna kaldınız ama daha adamakıllı çalışmaya başlamadıysanız da endişeye gerek yok!
“başarı gereken zamanda yapılan iyi yönetimdir.” –William E. Holler
Şimdi
İNAN
ZAMANINI PLANLA
ÇALIŞ
!
“Eylemler, teorilerin çözemeyeceği şüpheleri silecektir.” –Tehyi Hsieh
okurken gözlerim dolu dolu oldu çünkü bu sıralar mezuna kalma kararını verdiğim zamanki kararlılığı gösterip çalışamıyorum umut doldum teşekkürler ..
“Vazgeçmemek, yapabilmenin yüzde doksan beşidir.” demiş David J. Schwartz… geri kalan kısmında başarılar :’)
Çok başarılı bir yazı!!!!
teşekkürler !!
yorumunda beni mutlu etti… hayatta başarılar
bulunduğum durumu düşünüp gözlerim dolu doluydu bu yazıyı okurken okumaya başladıkça da yazının güzelliğinden ve bana hissettirdiklerinden doldu gözlerim.çok teşekkürler çok çok..