Müşfik
Şeyma AY – ÜniversiteGO Yazarı
Beklemek. Her şeyde, her adımda, her sözde… durup, beklemek. Zaman geçmek bilmez bekleyince. Kıyametin kopmasını izlemek gibi. Her şey, herkes önünde yok olurken sadece beklemek. Bu bir intihar şekli aslında. Varsın ama yoksun. Beyin ölümü gerçekleşmiş biri gibi, kalbin atıyor ama beynin ölmüş. Duyguların var ama hissedemezsin. Kelimelerin var ama dilin yok gibi. Her yaşayan yaşıyor mu gerçekten? Nefes alınca yaşamak mı oluyor? Psikolojin ölünce ruhun yaşar mı? Hisseder misin? Tek bildiğin bir şey var. Varsın ama yoksun. Susunca bitmeyen, azalmayan duyguların kayboluyor. Dilsiz birinin konuşmak için çırpınması ne kadar imkansız ve gereksiz ise umudunun olmadığı birinin bu hayatta çabalaması da o kadar saçma. Sadece durmak etrafı izlemek, izlerken düşüncelerin beynini istila etmesi… Ağlarken, böyle birşeye ağladığın için kendine daha çok kızar, daha çok ağlarsın. Güçlü olmadığın için. Alışman gerektiğini düşündüğün için… Bazen ağlarsın, elin kesildiği için değil, ayağını burktuğun için değil… Ruhunu yakan, ezip geçen duygular yüzünden ağlarsın. Ruhu kırık bedeni sağlam olanlar ağlamazlar. Ruhu sağlam bedeni kırık olanlar ağlar. Ruhu kırık, yaralı olanlar alışmayı öğrenirler ağlamayı değil.
Bedeni kırık olanlar ise alışmak istemezler… Sessizlik adımlarını heryere taşır ve beraberinde gelir. Seni yarı yolda bırakmaz. Amateme yatmış biri gibi olursun çoğu zaman. Kriz gelir ama dayanmak zorundasındır. Çünkü eğer dayanırsan biter ve kurtulursun. Ne kadar kriz geçirip dayanırsan sonra o kadar mutlu olursun. Susmak, yeri geldiğinde işkence, yeri geldiğinde kaçamaktır. Öyle anlar olmuştur ki, sussan olmaz, susmasan hiç olmaz. Olaylar kendi kendine gelişirken ben hep susmayı tercih ettim. Ta ki olaylar birikip bir çığ yığını olduğunda zor da olsa bikaç kelime söyleyebildim. Tabii ki bir işe yaramadı. Ne susmak yaradı, ne de konuşmak. Sussan ayrı dert. Konuşsan apayrı bir dert. Her adım. Her göz. Her insan. Yorgunlukla başlayan bu hikaye bir hiç için bitmemeliydi. Dans ederdi kalbim, nefessiz kalana kadar ağlayacağını bilmeden. Ruhum parçalanıyor sanki. Birileri ruhumu avuçlarının içine alıp suyunu sıkar gibi ruhumu sıkıyorlar. Yalvarsam olmuyor, sussam olmuyor… İçimde biriken duygular taşacak gibi…
İçimde dans eden kelimeler boğulacak gibi… Ağlasam durmuyor, sussam durmuyor… Sessizce zifiri karanlıkta oturup kelimelerimle kavga ediyordum. Yuttuğum kelimelerin içinde boğuluyorum her geçen gün… Söyleyemediğim cümleler artan her saniyede mezarımı kazıyordu… Taşan duygularım dalga geçer gibi gülümsetiyordu. Matem sessizliğine bürünmüş kelimelerim…
Sadece sessizce mırıldanıyordu, bağırmak istiyordu… Kenetlenen dilinin düğümünü çözmek istiyordu. Söyleyemediğim her kelime beynime ve kalbime bir jilet izi bırakıyordu. Söylenen her cümle ise öldürüp yeniden diriltiyordu… Söyleyemediğim kelimelerin gölgesine sığınmayı denedim… Beni kabul etmeyen annem ve babam gibi gölgeler de kabul etmiyordu. Kabul etmeyen diğer herşey gibi… Sığınmayı denediğim her insan önce kalbimi feth edip sonra kalbimi ve duygularımı bir bir yok etti… Önce sevdirdi… Sonra öldürdü… Sığınmayı denedim gökkuşağı, yıldızlar ve renkler ise önce saçma geldi, sonra samimi… Fakat yalnızlığıma uzanamadılar… İçimdeki boşluğu doldurmadılar… Hiçbirini annem gibi babam gibi hissedemedim…
yazı mükemmel….. diyecek başka bir şey yok aslında yaşıyorsak bunlara katlanmak zorundayız..Acılarla büyümek acılara gülmeyi öğrenmek zorundayız..çünkü biz bu acılarla uğraşırken hayat devam ediyor zaman geçiyor bir daha tekrarı yok bu hayatın, yaşananların.. dedim ya bunlarla yaşamayı öğrenmeli ne olursa olsun güle bilmeliyiz yaşadıklarımız olgunlaştırır, acılarımız büyütür bizi 🙂
Çok teşekkür ederim :’)
Çok güzel ???
Çok teşekkür ederim^^