Sena KARAKUŞ
Eğitimimize başladığımız ilk yıllardan beri bize daha hırslı olmamız söylenir. Daha fazla okumamız, daha fazla yazmamız, hatta en iyisi olmamız istenir. Sınavdan alınan en yüksek not, sınıf birinciliği, okul birinciliği… Tüm bunlar gurur duyulacak şeyler olmakla birlikte beraberinde getirdiği hırs duygusu bizi kör edecek raddeye gelir.
Hırs ilk önce bencillikle başladı sanırsam. Önündeki yemeği bitiren bir mağara adamının komşusundakine de göz dikmesi bu duygunun kıvılcımı olmuş olabilir. Çünkü sanılanın aksine hırs, daha iyisi için çabalamak değildir. Bu, azmin tanımı. Hırs ise , azmin ılımlı olmayan, kanser gibi tüm vücudu saran kaba arkadaşıdır. Azimli insan her şey, hepsi benim olsun demez ki, çok fazla istemek de insana zarardan başkasını getirmez.
Hayatı kendisini nasıl mutlu ediyorsa öyle yaşamalı insan. Bence Benjamin Franklin’in dediği gibi “Hırs ve mutluluk birbirlerini hiç görmezler”. Hırs, gerek zaten sahip olduklarını yok saydırması, gerekse sahip olunan değerlerin yok olmasına sebebiyet vermesi yüzünden bahsi geçen insanı uçuruma sürükler.
Önümüzdeki YGS ve LYS sürecinde de hırs, her öğrencinin kapısını bir yoklar. Aklını çelmeye çalışır. Masa başında saatler geçirmemize sebep olur. Böylece belki de yavaş yavaş sağlığımızdan olmaya, uykusuz geceler geçirmeye başlarız. Halbuki insan önce sağlığına dikkat etmelidir. Beden ve zihin güçlü değilse başarı da çok zor elde edilir çünkü. Bir öğrencinin daha çok çalışmaya gayret etmesi gayet doğal ve meyve veren bir süreç olmakla birlikte, bu öğrencinin en iyi ben olmalıyım deyip gecesini gündüzünü çalışmaya adaması aslında sağlıksız ve verimsizdir.
Umarım aradaki farkı ayırt edebilirsiniz ve hırsın yıkıcılığı sizden uzak, mutluluk ise size hep yakın olur.
Yakin zamana kadar hirsli olmadigim icin kendimi suclardim.yanlis oldugunu biliyordum hirsli olmanin ama azimle arasindaki farki bu sekilde aciklayamazdim.aydinlatici oldu tesekkurler:)👍